Hürriyet

28 Şubat 2011 Pazartesi

Fransız kadınlarının güzellik sırrı


Fransız kadınları her zaman alımlı ve zariftir. Bütün dünya erkekleri onların cazibesine hayrandır. Peki neden? Bu güzelliklerini neye borçlular? Birazcık araştırayım dedim. Bakın bu sonuçları elde ettim...

- Vücut, saç ve ciltlerine adeta törensel bir alışkanlıkla bakıyorlar.
- Onlar için her yaşta kendilerine bakmak, soğuk havada kalın giyinmek kadar doğal bir alışkanlık.
- Genç kızlar dışında tüm Fransız kadınları az makyajın daha makbul olduğu konusunda hemfikir.
Kapatıcı gibi ürünler yerine allık sürmeyi tercih ediyorlar.
- Hep doğallığı tercih ediyorlar. Biraz far, rimel, biraz da göz kalemi ve dudak parlatıcısı onlar için yeterli.
- Saçlarını da her üç veya dört hafta bir kestiriyor ya da boyatıyorlar. Saçlarını genellikle soğuk suyla durululadıkları biliniyor.
- Gelelim kilo konusuna; Fransız kadınları da aslında yemeğe düşkün. Ancak daha disiplinliler. 

 
Vücut ölçülerini koruyabilmelerinin sırrı ise bu cümlede gizli: "Dengeli beslen, hareketli ol"

Kısacası Fransız kadınları şişmanlamıyor değil, onlar şişmanlamayı reddediyor... Darısı bizlerin de başına... :)

Fransız kadınlarından ve güzellik sırlarından bahsetmişken aralarından tarihe geçmiş birkaç Fransız güzelini sizlerle paylaşmamak haksızlık olurdu, değil mi? Buyrunuz gözleriniz şenlensin :)


Brigitte Bardot

Francoise Hardy

Jane Birkin

Vanessa Paradis

Laetitia Casta / Myriam Mered

Eğlenceli bir mutfağınız mı olsun istiyorsunuz?

Eğlenceli bir mutfak mı istiyorsunuz, o zaman sizlere Tantitoni'yi tanıtayım... Henüz tanışmadıysanız çok şey kaybetmiş olabilirsiniz. Tantitoni'de neler mi var? Muffağınız için aradığınız birçok ürünü burada bulabilirsiz, uygun fiyatlar ve capcanlı renklerle...

Hoşunuza gidebileceğini düşündüğüm birkaç ürünü sizlerle paylaşıyorum:


  



Bu arada Tantitoni ürünlerini nasıl bulabilirim diye sorarsanız, İstanbul'da pek çok mağazası bulunuyor.  Onun dışında kendi internet sitesi üzerinden de ürün satışı yapıyor. Tantitoni ayrıca 30 TL ve üzerindeki alışverişlerinizde kargo ücretini de almıyor.

İyi alışverişler :)

En 'süslü' kahveler...

Kahvenin de sanatı olur muymuş demeyin... Bunlara bi göz atın...




Kırmızı halının şıkları ve rüküşleri...


Hepimiz her sene Oscar heykelciklerini kimlerin evlerine götüreceğini merakla bekler, günler öncesinden aramızda tartışmaya başlar ve sonucu bekleriz... İşte o gün sonunda geldi, çattı...

Bu sene Oscar heykelciklerini kimlerin evlerine götürdüklerini belirtmeyeceğim; zaten biliyorsunuz...

Ben Oscar'a şimdi tipik bir kadın gözüyle bakacağım, kırmızı halı seremonisi, hangi ünlülerin şık, hangilerinin ise rüküş olduğu üzerinde duracağım... Elbette zevkler tartışmaya açık olacağından aranızda bana katılmayanlar da olacaktır...


EN ŞIKLAR...

 





RÜKÜŞLER...



Sizi özel bir kadınla tanıştıracağım...

Sizi bu yazımda çok özel bir kadınla tanıştıracağım... Tanıştıracağım diyorum çünkü tahminime göre birçoğunuz onu tanımıyorsunuz, ismini de duymadınız... Onun ismi Rosa Parks...

Rosa Parks; 1913'te Amerika'nın Alabama eyaletinde bir 'zenci' olarak dünyaya geldi. 'Zenci' olmasını tırnakla vurguluyorum; çünkü birazdan okuyacaklarınız onun başına sadece rengi yüzünden geldi...

Bilmeyenler için söyliyim; Alabama Amerika'da ırkçılığın en yoğun olduğu eyaletlerden biri. 1950'li yıllarda yani zencilere uygulanan ayrımcılığın hat safhada olduğu dönemde; ABD'nin güney eyaletlerinde zenci ve beyazlar aynı otobüse; farklı kapılardan giriyor ve kendilerine ayrılmış bölümlerde oturabiliyorlardı.

Rosa Parks bir gün Montgomery'de bir otobüse bindi ve o otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, zencilere ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks'tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de Rosa'yı kalkması için uyardı ama o yerinden kalkmamakta direnince olay büyüdü, tutuklandı ve hapse girdi.


Olaydan sonraki bir yıldan daha uzun bir süre boyunca zenciler otobüslere binmeyip, her yere yürüyerek gittiler.

Onur mücadeleleri için başlattıkları protesto eylemleri bir yıl sonra ilk meyvesini verdi ve  Amerikan Federal Mahkemesi, otobüslerdeki bu uygulamayı kaldırdı. Bu Rosa'nın başlattığı akımın sadece ilk başarısıydı, arkasından yenileri de gelecekti...

Evet Rosa Parks bu onur mücadelesinden zaferle çıktı. Pes etmedi ama yaşadığı eyalet olan Alabama'da birçok kez tacize uğrayınca kuzeye taşınmak zorunda kaldı.

Aynı tarihlerde Alabama Valisi, zencileri üniversitelere almama gayreti içindeydi. Birbirini takip eden yıllarda büyük olaylar patlak verdi. ve hepimizin tanıdığı Martin Luther King'in liderliğindeki, giderek büyüyen o hareket 1964'de çıkarılan bir yasa ile başarıya ulaştı. 

Rosa Parks ise başarılı direnişin sembol ismi haline geldi.

Parks 1996 yılında Başkanlık Hürriyet madalyasına layık görüldü, 1999'un başında da, Kongre'nin altın madalyasına hak kazandı ve bu ödülü dönemin Amerikan Başkanı Bill Clinton'ın elinden aldı.

Rosa Parks yine 1999 yılında Time dergisi tarafından 20. yüzyılın insan hakları savunucusu seçildi.

Rosa Parks'ın mücadelesi 2002'de The Rosa Parks Story (Rosa Parks'ın Öyküsü) filmiyle beyaz perdeye aktarıldı.


 Kaynak: Wikipedia

26 Şubat 2011 Cumartesi

Katie Holmes ile yine ‘hüsran’

Kaynak: justjared.buzznet.com

Biraz da moda dedektifliği yapıyım; hem ne var yani aslında hepimiz birer gerçek moda dedektifi değil miyiz? Ben sadece içimden geçirdiklerimi ya da arkadaşlarımla konuştuklarımı yazıya da döküyorum:p

Neyse işte başlıyorum: Tom Cruise ile evlendikten sonra şöhretini bir hayli pekiştiren ABD’li 32 yaşındaki oyuncu Katie Holmes’un bu fotoğrafı Milano Moda Haftası’ndan… Max Mara defilesini izlemek için seyirciler arasında yerini alan Katie basına bu pozları vermiş. Bir moda ikonu olmak için epey çaba verdiğini gözlemlediğim Katie daha yolun epey başında gibi geldi bana… Kıyafeti de bence ne çok kötü, ne de iyi... Bakalım siz bana katılacak mısınız?

Hayden doğru yoldasın, bence böyle devam et!

Kaynak: justjared.buzznet.com
Hayden Panettiere ABD’de olduğu kadar dünyanın birçok ülkesinde de izlenme rekorları kıran ‘The Heroes’ dizisiyle adını duyurdu. Şu an 22 yaşında olan genç oyuncu bu kez Oscar öncesi Dior’un düzenlediği yemeğe bu kıyafetiyle katılmış. Ben kıyafeti hem yaşına hem de fiziğine çok yakıştırdım. Peki ya siz beğendiniz mi?

25 Şubat 2011 Cuma

Lezzet çiçekleriyle henüz tanışmayanlar için...


Özel günlerde ya da jest yapılmak istendiğinde ilk başvurulan yöntem hala çiçek göndermek... Ama artık son dönemde gönderilen çiçekler bizim bildiğimiz çiçeklerden biraz daha farklı; renkli mi renkli, lezzetli mi lezzetli...

Henüz duymayanlarınız varsa huzurlarınızda; Lezzet çiçekleri...

Bizi lezzet çiçekleriyle Bonnyfood tanıştırdı. Bu lezzet çiçeklerinin 6 çeşidi var:

- Kek Çiçekleri
- Meyve Çiçekleri
- Kurabiye Çiçekleri
- Çikolata Şeker Çiçekleri
Marshmallow Çiçekleri
- Çikolatalı Kestane Çiçekleri

Herkesin damak tadı farklı olduğundan tercihler de farklılık gösteriyor. Ama bir tüyo vermem gerekirse; aralarında en çok  rağbet edilenin meyve çiçekleri olduğunu söyleyebilirim. Meyveler üzerlerine çikolata sosu dökülmüş bir şekilde karşımıza çıkıyor ve haliyle ağzımızın da resmen suyu akıyor... :)

Eğer siz de bu lezzet çiçeklerinin tadına bakmak ya da bu görsel şölenle sevdiklerinizi mutlu etmek istiyorsanız yapmanız gereken; bonnyfood.com'a girmek ve siparişinizi vermek. Sizi baştan uyarmalıyım bu seçim pek de kolay olmayacak... :)

Size lezzet çiçeği alabileceğiniz birkaç site önerim daha olacak...


Siparişinizi vermeden önce buralara da göz atmanızda fayda var.

Hepinizin ağzı sulandı, canı çekti değil mi? Haklısınız ama napiim böyle bir güzelliği paylaşmadan edemezdim :)

Ve son bir not: Eğer fiyatlar size pahalı gelirse; sehirfirsati.com, grupanya, firsatbufirsat gibi siteler zaman zaman bonnyfood ile anlaşmalı kampanyalar yapabiliyor, oradan indirim kuponu elde edebilirsiniz.

Şimdiden hepinize afiyet bal şeker olsun... :)




Selam vermeyen erkekler...


Acaba bugün ne yazsam diye düşünürken, konum 'yanında nişanlısı olan bir arkadaşımın beni görüp, selam vermemesiyle' birlikte resmen önüme düştü. Ben de bu konudaki sıkıntılarımı yazmaya karar verdim.

Neden yanında sevgilisi, sözlüsü, nişanlısı ya da eşi olan erkeklerin bir kısmı arkadaşlarını görüp de selam vermez? Korktukları nedir? Ya da neden bu kadar güvensizlerdir?

Bu olay benim azımsayamayacağım kadar çok kez başıma geldi. İşyerinde ya da arkadaş grubundan tanıdığın, belli bir diyaloga sahip olduğun, geçmişte de aranda en ufak birşey geçmemiş olan erkeklerin yanında partnerleri varken selam vermeden, pas geçmesi çok sinir bozucu birşey...

Şimdi önce erkeklere sonra da kadınlara soruyorum. Ama ilk sorum erkeklere...

Neden yanınızda partneriniz varken kız arkadaşlarınızı görmemezlikten gelirsiniz? Eğer cevabınız 'partnerim çok kıskanç, problem çıkmasın' ise neden kendinize bu kötülüğü yapıyorsunuz? Bu kadar güvensiz biriyle ne kadar yolunuza devam edebilirsiniz? Tekrar düşünün derim...

Gelelim diğer sorumu yönelteceğim hemcinslerime...

Neden bu kadar kıskanç ve güvensizsiniz ki, partnerinizi herşeyden ürken, pasif bir konuma sokuyorsunuz. Eğer cevabınız 'ya evet ben biraz kıskancım' ise yorumum; bence biraz değil, epey kıskançsınız ki partneriniz kendini böyle davranmak zorunda hissediyor olacak.

Ama eğer diyorsanız ki 'bana o güven vermiyor, ona bir türlü güvenemiyorum'... O zaman niye onunla berabersiniz? Ve neden hayatı önce kendinize sonra da ona cehenneme çeviriyorsunuz?

Bu yazdıklarım her kadın ve her erkek için geçerli olmayacaktır, böyle davranmayan elbette bir sürü çift de vardır. Ama aksi şekilde davranan çiftlerin sayısı da oldukça fazla. Ben de bu yazımda buna değinmek istedim...

24 Şubat 2011 Perşembe

Yağmurlu bir hava, en havalı şemsiyeler...

Ben kıştan, soğuktan özellikle de yağmurdan nefret ederim, ederim etmesine de, ıslanmamak için şemsiye kullanmaktan başka çare yok. Hem yağmurlu bir günde kendinizi kullanacağınız 'eğlenceli' bir şemsiyeyle canlandırabilirsiniz.


















İnternette şemsiyelerle ilgili minik bir araştırma yaptım ve sizin için bazı şemsiyeler seçtim, son trendleri öğrendim. Şemsiyenin de modası mı olurmuş demeyin, bence bu modellere bir göz atın.


Aaa unutmadan “eğer şemsiyem beni hem yağmurdan korusun, hem de rüzgarda ters dönmesin bunun için biraz daha yüksek bir bedel ödemeye hazırım” derseniz Nubrella firmasının geliştirdiği 49 dolarlık şemsiyeye bir göz atın derim.

İyi gezintiler okurlarım... :)

Nubrella şemsiyeleri

İstanbul ne senle oluyor ne de sensiz...


Tamam kabul ediyorum belki de fazla klişe bir başlık attım. Ama doğru... Napiyim kulağımda Emre Altuğ'un 'Ne senle oluyor ne de sensiz' şarkısı da çalmaya başladı...

İstanbul en bunaldığım dönemlerde birkaç günlüğüne uzaklaştığımda bile koşa koşa geri döndüğüm, trafiğinden bunalsam da onsuz yapamadığım ve sonunda trafiğine bile razıyım diyerek döndüğüm, Asmalı'ya, Bebek'e, Nişantaşı'na, Cadde'ye ya da Rumelihisarı'na gittiğimde ne kadar keyifsiz olsam da bana yaşadığımı hissettiren şehir...

Son zamanlarda trafikte geçen dakikalarım arttıkça artıyor ve artık dayanıklılığımın da minimuma indiğini hissediyorum, başım ağrıyor, midem bulanmaya başlıyor kısacası yol tutması diye birşey varsa o bende vücut buluyor. Ben de söylendikçe söyleniyorum, Facebook ya da Twitter'ımdaki iletilerimden çıkarıyorum hıncımı, İstanbul'dan kaçma planları kuruyorum, hatta bazen de epey abartıyorum...

Ama o da, ben de ondan kaçabileceğimi ama uzun süre cazibesine karşı koyamayacağımı çok iyi biliyoruz.

Uzun lafın kısası; uğruna nice savaşlar verilen bu güzel şehir benim gibi daha birçoklarını güzelliğiyle rehin almaya devam edecek, her ne kadar dikenleri batsa da...

23 Şubat 2011 Çarşamba

Hemcinslerime güzellik için birkaç ipucu...

Hiçbir zaman bakım için fazla bir araştırma yapmadım, ya da ne yapsam cildime iyi gelir, saçım için şunu kullanıyım diye ekstra bir çaba göstermedim. Ama madem ki şimdi bir blogum var, hemcinslerimin işine yarayacak birkaç güzellik sırrını araştırmamın sakıncası olmadığına karar verdim.

İşte mini araştırmam sonucu elde ettiğim birkaç ipucu... Umarım sizin de benim gibi işinize yarar...

  -  Saçlarınızın dalgalarının kalıcı olmasını istiyorsanız kurutma makinasıyla kurutmadan önce bir müddet kendi kendine kurumasını bekleyin.
Cildinizin parlamasından şikayetçiyseniz, cildinizi kurutmadan matlaştırmanız gerekir. Fondöteninizi sürmeden önce matlaştırıcı kremler kullanmalısınız. Ve günlük kremler kullanırken bunların jel olmalarına özen gösterin.
Asetonlu pamuğu tırnak üzerine sürtmek tırnaklar için çok sakıncalıdır. Bunun için pamuğu birkaç saniye tırnağın üzerinde beklettikten sonra tek hareketle ojeyi çıkarabilirsiniz.
Sabahları yorgun kalkıyorsanız, bir bardak limonlu ılık su içebilir, cildinize de maden suyu ile masaj yaparsanız canlanmış olursunuz.
Saçlarınızın daha hacimli olması için pudra kullanın. Cansız saçlarınızı canlandırmayı ve daha hacimli görünmesini istiyorsanız bebek pudrası kullanın. Kullandığınız bu pudra saçınızdaki fazla yağı alacak ve saç tellerinizi daha kalın gösterecektir. Eğer saçınızın grileştiğini görürseniz kullandığınız pudranın birazını yıkayın. Çünkü çok kullandığınızda saçınıza zarar verebilir.
Göğüslerinizi istediğiniz forma sokabilirsiniz. Göğüs bölgenizi sık sık nemlendirin. Düzenli olarak nemlendirici bir krem ile masaj yapın. Çok sıcak su ile duş almayın çünkü sıcak su ile duş almak göğüslerin sarkmasına neden olur. Her banyodan sonra göğüslerinize soğuk su ile masaj yapın. Göğüslerinize sert hareketler yapmaktan kaçınmalısınız özellikle de bu bölgede ince kılcal damarlar beliriyorsa, sert masajlar yapmaktan kaçının.

Son dönemde oldukça popüler olan birşey de tarihe geçen ünlü sözleri Facebook ve Twitter'ımız da paylaşmak. Ben de sizler için bu sözlerden bazılarını seçtim, belki işinize yarar....


- Merhamet her vakit intikamdan daha asildir. (W. Shakespeare)
- Söz ok gibidir. Senden çıktı mı sen ona değil, o sana hakim olur. (İmam-ı Şafi)
- Hedefsiz bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. (Montaigne)
- Dizginsiz dil bela getirir. (Aiskhiolos)
- Yenilmesi gereken ilk düşmanlar öfke ve ümitsizliktir. (Alain)
- Kaybedecek bir şeyi olmayan insandan korkun. (Goethe)
- Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar. (Tolstoy)
- Mazeret bulmayı iyi beceren kişinin başka bir şeyi iyi yaptığı pek görülmez. (B. Franklin)
- Mevki insanın ya iyiliğini ya da kötülüğünü meydana çıkarır. (Bacon)
- Mücadeleden kaçanlar mücadele edenden daha çok yara alırlar. (Oscar Wilde)
- Ne kadar bilirsen bil söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır. (Mevlana)
- Güzel konuşmanın sırrı lüzumsuz sözleri terk etmektir. (Hz. Ebubekir)
- Zamanınızı boşa geçirmeyiniz. Çünkü zaman hayatın ta kendisidir. (Victor Hugo)
- Affetmekten usanmayın. Cezalandırmakta acele etmeyin. (Hz. Ali)
Ağlayıp sızlanmak sabırdan daha yorucudur. (Hz. Ali)
- Ahmaklık hatada ısrar etmektir. (A. Arvasi)
- Akıllı insan başkalarının kusurunu görerek kendi kusurunu düzeltir. (P.Syrus)
Başkalarını düzeltmek istiyorsan önce kendini düzelt. (Hz. Ömer)
- Eğer yapamayacağınızı düşünüyorsanız haklısınız yapamazsınız. (Henry Ford)
- En iyi nasihat iyi örnek olmaktır. (Malcolm X)
- İnsan dünyayı zapt eder ama ağzını zaptedemez. (Mevlana)

Benim stil ikonum: Audrey Hepburn


50'ler deyince akla zarafet gelir, Grace Kelly gelir ama benim aklıma Audrey Hepburn gelir. 50'li yıllarda Hollywood'da Marilyn Monroe, Brigitte Bardot, Sophia Loren, Grace Kelly fırtınası esiyordu. Audrey ise hepsinden farklıydı, ne çok seksiydi, ne çok güzeldi, ne de çok dişiydi. Ama çok zarif, narin ve klas bir görünüme sahipti, belki de en önemlisi bir stili vardı.

Giydiği kıyafetlerle 50'li ve 60'lı yıllara damgasını vurdu, stil ikonuna dönüştü. Audrey 2000'li yılların kadınlarına da hala tarzıyla ilham vermeye devam ediyor.

Hayranlarının belki de en çok sevdiği filmi 1961 yapımı Breakfast at Tiffany's yani Tiffany'de Kahvaltı. Tiffany's at Breakfast benim de en sevdiğim filmlerinin başında geliyor.

Stilinin belki en iyi oturduğu dönemde çekilen filmde Audrey, seçtiği kıyafetler, aksesuarlar kadar saç modeliyle de hayranlarını büyüledi. Filmde Tiffany's mağazasının vitrininin önünde duran Audrey burada giydiği kıyafet ve güneş gözlüğüyle çekilen fotoğrafıyla hafızalarımıza kazındı.




Bunu biliyor muydunuz?

Eğer benim gibi bir Audrey hayranıysanız ve tarzını takip ediyorsanız bu bilgi hoşunuza gidecektir.

Audrey'nin ölümsüzleşen stili ile özleştirilen başlıca moda tasarımcısı Hubert Givenchy'dir. Givency, aktrisin Funny Face (1957), Love in the Afternoon (1957), Breakfast at Tiffany's (1961), Paris When It Sizzles (1963), Charade (1964), How to Steal a Million (1966) gibi pek çok filminin kostümlerini  hazırlayan isimdir.

Ünlü tasarımcı Audrey Hepburn ile ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor:

"Bana sadece Bayan Hepburn'un geleceği ve yeni filmi Sabrina için kıyafet bakacağı söylenmişti. Hepburn'un stilini ve görünümünü zaten beğendiğim için, bunun inanılmaz olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra stüdyomun kapısı açıldığında, ceylan gözleri, kısa saçları ile çok zayıf ve çok uzun genç bir kadın duruyordu karşımda. Dar bir pantolon ve küçük bir tişört giyiyordu; babetler ve kırmızı kurdeleli bir şapka ile tamamlamıştı kıyafetini. Tam olarak ne istediğini biliyordu. Yüzünü ve vücudunu çok iyi tanıyordu; hoş bölümlerinin ve kusurlarının, hepsinin farkındaydı. Daha sonra onun isteklerini de tasarımlarıma yansıtmaya çalıştım. Onun için yarattığım şeyler öyle popüler bir stil haline geldi ki 'décolleté Sabrina' diye adlandırdım."

Audrey arşiviniz olsun mu istiyorsunuz?

O zaman sıkı durun. Çünkü Audrey Hepburn'ün hafızalarımıza kazınan filmlerinden 5'i 'Audrey Hepburn Couture Muse Collection'da toplanmış ve D&R'larda oldukça uygun bir fiyattan satışa sunuluyor. Bu 5 film hangileri diye sorarsanız, Funny Face, War and Peace, Paris When It Sizzles, Roman Holiday, Sabrina ve Breakfast at Tiffany's.


22 Şubat 2011 Salı

Aşk tesadüfleri hem seviyor hem de sevmiyor...


'Aşk Tesadüfleri Sever' vizyona girdiği son birkaç haftadır hemen herkesin konuştuğu bir filmdi, hem filmin oldukça romantik olduğunu da duyunca biraz da 'ağlamak' için sinema salonundaki yerimi aldım. 'Bakalım aşk tesadüfleri seviyor muymuş?' sorusu vardı kafamda...

Filmin sıkıcı olduğunu söylemek yanlış olur, aslında sıkılmadan gayet hızlı bir şekilde izledim. Özellikle de benim gibi birçok kadının en çok beğendiği erkekler arasında yer alan Mehmet Günsür de filmde olunca haliyle sıkılmaya pek fırsatım kalmadı.

Ama film bana,  'Issız Adam' gibi bir etki bırakacağını beklediğimden olsa gerek, aynı tadı vermedi.

Filmin çoğu Ankara'da geçtiği ve bizleri 80'lerin Ankara'sına götürdüğü için benim gibi Ankara'yı pek bilmeyenleri fazla etkileyemeyecektir. Ama eğer Ankaralıysanız film eminim siz de daha derin bir iz bırakacak, en azından nostalji yaşayacağınız kesin.

Filmde Mehmet Günsür, Bülent Ortaçgil'in 'Eylül Akşamı' şarkısını seslendirmiş, bence güzel de olmuş. Şarkı 'Aşk Tesadüfleri Sever' soundtrack albümünde de yer alıyor. 



Eee şimdi diyeceksiniz ki bana: Ece söyle bakalım 'aşk tesadüfleri seviyor muymuş?'

Doğrusunu isterseniz ben de pek emin olamadım, sanırım aşk tesadüfleri hem seviyor hem de sevmiyor.

Ama yine de elbette son karar sizlerin...



21 Şubat 2011 Pazartesi

"Düzgün kadın ve erkekler aranıyor"

Evet yanlış okumadınız... Son günlerde yalnız olan hemen hemen her kadın ve erkeğin dilinde bu söz var:
"Düzgün erkek/kadın yok ki"
Bu söz bende bir anlam karmaşası yaratmıyor değil... Son birkaç yılın bu gözde söylemine nasıl gelindi? Eskiden kadın ve erkekler düzgündü de artık değil mi? Ya da beklentilerimiz mi değişti?
İşte bugünkü yazımda bu konuyu irdelemek istedim...
Biz kadınlar olarak erkeklerden ne bekliyoruz ve neler verebiliyoruz onlara? Peki ya onlar... Yani karşı cephede duran erkekler onlar bizden ne bekliyor? Nasıl bir kadın arıyor?
Birçok entellektüel kadına göre erkeklerin ilişkileri yaşayış şekli "sığ"laştı... İçinde "az duygusallık çok cinsellik" barındıran ilişkilerin peşindeler...
Erkekler ise kadınları azla yetinmemekle ve sürekli şikayet etmekle suçluyor... Ama aradıkları kadını tarif etmeleri istendiğinde belli bir profil de çizemiyorlar.
Etraflarındaki seçenekleri her geçen gün daha da artan erkekler belki de kendi kendilerine bile "tek eşli" olarak yapamayacaklarını itiraf edemiyor...
Gelelim kadınlara: Onlar her ne kadar yeni model erkeklere alışmış olsalar da hala büyük ölçüde beyaz atlı prenslerini arıyor.

Hepsine şans dilemekten başka çare yok... Umarım öptükleri kurbağalardan birini prense çevirmeyi başarırlar... :)

Soğuk kış ve kurumuş dudaklar...

Kış soğuk mu soğuk, can sıkıcı mı sıkıcı, dudakları kurutucu mu kurutucu...
Sizin de benim gibi dudaklarınız soğuktan kuruyor ve çatlıyorsa size birkaç tavsiyem olacak.


THE BODY SHOP ve BIOTHERM benim tercihlerim...